Katre TurcaPsikolojiYAŞAMYAZARLAR

ZİHNİMİZDEKİ SESLER

Bazen kendi sesimizden daha gür çıkan ya da çıkarım yapan, içimizdeki sesler değil midir?

Kendi düşüncelerimizi duymamıza da engel olabilecek güçte, zihnimizde pusuya yatan sesler.

Ne yapmamız gerektiğini, neye göre davranmamız gerektiğini, bizden daha iyi bilen insanların telkinleridir bunlar, çoğunlukla.

Biz de kuzu kuzu dinleyip, tercihlerimizi onların doğrultusunda yaparız.

Yapmaz mıyız?

Nadiren.

Anne – baba kaseti… Bize ilk telkin edilenler. Anneler genellikle ( özellikle kız çocuklarına) kıyaslama kullanarak tembihte bulunurlar. Ayşe Teyze’ nin bir kızı vardır, şöyledir böyledir. İyi, güzel. Ben gidip Ayşe Teyze’ nin kızı olamıyorsam, senin kızınsam, sen de özgün davran anne diyemeyiz.

Yutkunmalar boyu dinleriz.

Babalar çekinik kalabilir, ya da direkt davranırlar. Babamın yaklaşımından hatırladığım örnek vermek değil, gözlemci ve nasıl yaklaşacağını bilemeyen, saçımı kemik tarağıyla taramanın şefkat olduğunu düşünen naif bir ruh.

Uzun yetişme çağları boyunca, kendi seslerini dikte eden ebeveynlerin çaresizliği, ne zaman kendisini gösterir biliyor musunuz?

Biz kendi tercihlerimizi, onlara göre ve onların isteğince, sağlıklı yapamadığımız zaman.

Birdenbire, koca kızlar koca adamlar oluruz, zamanlamayı ebeveynler belirler. Bunca senedir, onca emeğe rağmen, yalpaladığımızda ya da çekimser kaldığımızda, memnuniyetsizliklerini “Koca insan oldun ( koca kadın/koca adam), hala kendi kararlarını veremiyorsun” sitemleriyle duymaya başlarız.

” – Bana düşünme fırsatı verdin mi? “sorusunu soramayız, hayır kırılmasınlar.

Biz yaşayalım, öğrenmeye çalışalım, deneyimlemek isteyelim, ama onlar kırılmasın.

Gerçekliğe eğitilmek neresinde bunun?

Pedagojik açılar, sosyal-zihinsel rehberlikler, bir anne-baba kasetinin etkilerini kolayca silemez ki. O etkileri görmezden gelip, inkar edemez ki.

Anne baba kasetinin mağduru bireyler en zor vakalardır, öyle tahmin ediyorum

Ben uzman değilim, dolayısıyla bir birey olarak sadece tahminde bulunabiliyorum.

Yutkunmalarla geçen ve kararlarımıza etki etmekten başka bir amacı olmayan, bizi koruma – esirgeme amaçlı söylemler bir anda dönüşüveriyor, neye uğradığımızı şaşırıyoruz.

Ayşe Teyze’ nin kızı Amerikalardan gelip annesine bakıyor, her şeyi toparlıyor, şöyle yapıyor böyle şahane. Aman çok akıllı kız.

Ayşe Teyze’ nin kızını tam sevecekken, bir birey olarak ısınacakken yine kıyaslar başlıyor.

Sen niye öyle olamadın?

Belki, anneciğim – babacığım, kızı överken bir şeyi eksik yaptın. Ayşe Teyze’ den nasıl çocuk yetiştirilir ya da nasıl davranılır eğitimi alsaydın. Ya da beni evlat edinseydi.

O zaman olmazdı ki… Kimi kime örnek gösterecekti?

Öğretmenlerimiz. Hayal gücümüzün sınırlarının olmadığı çağlarda, ailemizin eğitimi ve dirayetine katkıda bulunanlar.

İki öğretmenim hariç hepsinden memnunum. Edebiyat Öğretmenim Bayram Eraslan, lise hayatımı çekilir kılmıştı mesela. Bir rehberlik öğretmenimiz var dı ki, evlere şenlik… Frankfurt Okulu’ nu okuyabilecek seviyede bir öğrenci olmadığına, olamayacağına inandığı için, hayatımı zorlaştırmıştı.

İki tezat örnek.

Tezatlarla, yutkunmalarla, söyleyemediklerimizle ve bize egemen kılınan düşüncelerle adımladığımız yaşamda, her aşamada ihtiyaç duyduğumuz asıl kişinin ihmalinden dolayı, muzdaribiz, mağdruruz aslında.

Bu mağduriyeti gidermek için, bazen çok geç olabiliyor.

Bazen de, mucize kabilinden bazı gelişmeler ve kendimizi tanıyabildiğimiz andan itibaren gelişen bir kişisel otonom gözlemlenebiliyor.

Sizin hayatınızda bu tür mucizeler var mı? Yoksa hala içinizdeki, zihninizdeki ses mi konuşuyor?

Anlatın, dinliyorum..

Huzurlu, sağlıklı şifa içre günler olsun.

Katre

İletişim için

Yazar: katreturca1@gmail.com

Editör: editor@objedergi.com

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu