Fasulye DoktoruHikayelerKÜLTÜR SANAT MAGAZİNYAZARLAR

ERKEKLERİN SAVAŞI – Sürekli Hikaye 6. Bölüm

Önceki Bölümde:

Kendini işe kaptırdığı bir akşam, kapı çaldığında heyecan ve korkuyla yerinden kalktı. Uzun zamandır kapı zilini sadece apartman görevlisi çöp almaya geldiğinde çalmıştı. Kapıya gidip, mercekten baktı. Ağzı şaşkınlıktan açıldı, gözlerini hayretle kırpmaya başladı. Tekrar baktı, evet oydu. Heyecandan dili damağına yapıştığından sesi soluğu kesildi. Kalbi ağzının içinde atmaya başladı. Kapı zili tekrar çaldı.

-Petek, benim Bahadır.

Bölüm 6

Sünmüş eşofmanını, saçını topuz yapmak için kafasına taktığı kurşun kalemi ve askılı atletin altından görünen meme uçlarını unutup, kapıyı açtı.

“Hergele, ne arıyor burada, öyle çat diye hayatıma girip, çıkabileceğini mi sanıyor?” dedi içinden.

-İçeri girebilir miyim?

“İçeri girecekmiş, bana masal anlatmaya gelmiş.”

-Bir şey söyle Petek.!

“Ne diyeyim buna şimdi. İçeri alsam mı? Ya kendimi tutamazsam? Beni ektin sen ve tek bir sefer olsun arayıp, sebebini söylemedin. Ama hikayeni duymayı çok istiyorum.”

Yana çekilip, Bahadırın içeri girmesi için başıyla işaret etti. Kapıyı kapatıp, salona yöneldi. Bahadır sessizce onu takip etti. Oturup bir süre bakıştılar. Herkes birbirinin ne düşündüğünü tartmaya çalışıyordu. Sonunda sessizliği Bahadır bozdu.

-Nasılsın bir tanem?

-İyi.

-Bana çok kızgın mısın?

-Hımf.

-Buraya gelebilmek benim için çok zor oldu. İçinde bulunduğum şartları düşününce…

-Neymiş şartlar?

-Ben aslında…

Tam Bahadır kendini toparlayıp, söze başlarken, kapı çaldı. Önce kapıya, sonra birbirlerine baktılar. Petek kalkıp, kapı merceğinden baktı. Ozan gelmişti. Tam o an Petek gerçeklik kavramını yitirmeye başladı. Nasıl yani? 1 aydır kayıp Ozan, ondan daha fazladır kayıp olan Bahadır’la aynı anda denk gelmeyi başarmışlardı. Kendine gelmek için bütün vücudunu titreterek, kapıyı Ozan’a açtı.

-Ozan? Sen, burada?

-Böyle aramadan çıkıp, geldiğim için özür dilerim. Başıma neler geldi, bir bilsen! Merak içindesindir, avukatım karakola geldiğini söyledi. Telefonun yoktu, okulundan telefonunu ve adresini öğrendim. Arayıp ne söyleyeceğimi bir türlü toparlayamayınca, kendimi burada buldum. Müsait misin, girebilir miyim?

Ozan’ın tatlı masun, içten bakışlarına hayır demek mümkün değildi. İçeride gergin ama kendinden emin bir şekilde oturan Bahadır’a şöyle bir baktıktan sonra, nasıl olacak bilmiyordu, ama umurumda da değildi. Neden Ozan’ı reddetsin ki? İkisi yan yana gelince yaşanacak gerilimi yaşayıp öğrenelim, diye düşündü.

-Evet, elbette gel, buyur.

Ozan salona girince, Bahadır ayağa kalktı. Bu hem şaşkınlıktan bir refleks hem de erkekler arasında gövde gösterisi tarzında otomatik bir hareketti.

-Misafirin olduğunu bilmiyordum.

-Bahadır Ozan, Ozan Bahadır, diyerek tanıştırdı Petek.

Sadece baş işaretiyle selamlaştılar. Petek kontrolü almak için her ikisine de dönüp, sordu.

-Kahve alır mısınız?

Aslında sert bir içki olsa süper olurdu, ama kahveyle yetinmeleri gerekirdi. İki erkek karşılıklı oturdukları koltuğa iyice yerleştiler. Petek üstünde hak iddia edecek konumda değillerdi, bir yandan da tanımadığı bu sürpriz konuğun Petek’le olan ilişkisini anlamaya çalışıyorlardı.

Kahveleri yavaşça hazırladı, hiç acelesi yoktu. Düşünceden düşünceye atlıyor, olayları tartmaya çalışıyordu. İyice kafası karışmış, bir noktaya dalıp gitmişti. Kahvelere çeyrek kadar konyak koydu, herkesin buna ihtiyacı vardı, özellikle de kendisinin. Elinde tepsiyle tekrar içeri gitti.

Salonda kendi kendine yayın yapan televizyondan gelen cılız sesten başka bir ses yoktu. Ne diyeceğini bilemeyip sessizliği bozdu Petek.

-Anlatsana Ozan, neler oldu?

-Nolacak, geçen aylarda bizim sahne aldığımız bir gece olay çıkmıştı. Tabii iyice benzettiğim kişi hırsını alamayınca, uğraşıyor benimle, ama merak etme halloldu sayılır.

Belli ki, Ozan bir yabancının yanında detay vermek istemiyordu.

-Neden tutukladılar seni?

-Uzaklaştırma kararını ihlalden.

-Aaa, iş o kadar uzun boylu demek.

-Evet, neyse boşver. Sen nasılsın?

Diğer koltukta oturan Bahadır orada yokmuş gibi sohbete girdiler.

-İyiyim, senden haber alamayınca endişelendim biraz ama biliyorum ki, aramak isteyen arar, görmek isteyen görür. Gerisi umurumda olmaz.

Bahadır istifini bozmadan konuşulanları dinliyor, işaret parmağını çenesine dayamış, karanlık bir ifadeyle Petek’i izliyordu.

Petek dönüp Bahadır’a sordu:

-Eee Bahadır, görüşmeyeli neler yaptın, anlatsana biraz?

-İş ile ilgili yeni projelerim vardı, onları yoluna koymak için yurt dışındaydım. Aniden gitmem gerekti ve sana haber veremedim. Bunun için çok üzgünüm, inan her şey aniden gelişti ve olaylar yüzünden çok yoğundum. Dün gece döndüm ve ilk işim seni görmek oldu. Her an aklımdaydın, meraktan delirtmedim umarım seni.

Sıra kendisine geldiği için, üstünlük kurma zevkiyle keyfi yerine gelen Bahadır, koltukta iyice yayıldı. Erkeklerin sahiplenme duygusuyla ne çılgınlıklar yapabileceğini kim bilebilir? Bir kadın, elde değilse, elde edilmeli, güzelse korunmalı, kimseye bırakılmamalı, duygusalsa saçlarını öpmeli, aşık olmalı, sahip olunmalı. Güzeller zordur, güzel olduğunu biliyorsa hele de… Uğrunda çabalaması daha çok zevk verir erkeğe. Zirveye çıkmayı başarmak, kalbini fethetmek, diğer erkeklere avucunu yalatmak, yanındaki kadının üstünlüğüyle okşanan egonun müthiş hazzı.

Görünüşe göre, pandemi bu iki erkeğin işine yaramış, kimse Petek’in hayatına girecek fırsatı bulamamıştı. Petek ise sürekli hayatına girmeye çalışıp, sonra da arkasını dönüp gidenlerden bunalmış, güvensizleşmişti. Her an herkes gidebilirdi. Haber bile vermeden, ardında binlerce soruyla… Çok mu zordu iletişim kurmak, empati yapmak? Belki de giderken söylenecek bir sözle soğuyacağından korkup, tekrar göreceği güne kadar sessizce sıvışıyorlardı.

Bir süre pandemiden, ülke gündeminden, toplumdan ve gelecekte neler olabileceğini konuşup sohbet ettiler. Sokaktan polis araçları geçiyor, bir şeyler söylüyordu. Televizyondaki sesin anons yapmaya başladığını farkeden petek, sesi açıp, neler olduğunu anlamaya çalıştı. Üçü birden televizyondan yapılan açıklamayı dinliyordu.

“Tüm vatandaşlara duyurulur. Pandemi sebebiyle, alınan tedbirler kapsamında şu andan itibaren iki gün boyunca sokağa çıkmak yasaklanmıştır. Sokağa çıkan vatandaşlar sorgusuz sualsiz tutuklanacak ve iki gün boyunca nezarette alıkonacaklardır.”

Bu haber üzerine üçü birbirine şaşkınlıkla baktı, kaldı. Emir netti. Ne yapacaklardı? Petek’in stüdyo evi küçücüktü. Evden gönderse tutuklanacaklardı. Kimsenin de diğerini Petek’le yalnız bırakıp, gitmeye niyeti yoktu. Bahadır keyfine düşkün, konformist bir adamdı.

-Ben kanepede yatarım, dedi direk.

-Ozan, senin için yer yatağı yapayım, ev küçük olduğundan başka seçenek de yok zaten.

-Peki, sen nasıl uygun görürsen Petekciğim.

Ozan çok hoşgörülü, sevgi dolu bir insandı. Kendine has bir huzuru vardı, onun yanında kim olsa, bu huzuru hissedip, dengesini buluyordu. Kendinden çok karşısındakini düşünürdü. İçinden taşan sevecenlik, gözlerinden okunuyordu. Hayatı fazla umursamadığından, kariyer ya da para peşine düşmemişti.

Bahadır ise hırslı bir adamdı. Tuttuğunu koparan ve güçlü bir yapısı vardı. Bu ona azamet verdiği kadar, insanlarla mesafeli olmasına neden oluyordu. Baskın yapıda olduğundan, önce kendi isteklerini öne sürüyordu. Romantik ama biraz bencil.

Yatağında uzanmış, pikesini kalbine kadar çekmiş, salonda yatan iki adamı ve bu garip akşamı düşünüyordu. Bir yandan hayatın doğal akışında işlerini sürdürmek, bir yandan aile ve sosyal hayatını düzene sokmak, bir yandan boşluğunu fazlasıyla hissettiği duygusal ilişki yaşama arzusu arasında, örümcek gibi düşünce ağları örüyordu.

Kimseyi seçmek istemiyordu. Seçilen de olmamalıydı. Bu öyle doğal olmalıydı ki, aynı anda birbirine çekilmeliydiler. Çok özel ve yakın hissetmeliydiler. Oyunlar, planlar, sıradan ilgilenmeler, zorunluluktan bir duygu olmamalıydı.

Uykuya dalmak üzereyken, yatakta başı dönmeye başladı. Midesini bulandıran bu histen rahatsız oldu, yataktan kalktı. Işığı açtığında lambanın sallandığını fark etti ve ardından derinden gelen bir gümbürtü duydu. Korkunç bir uğultu, gıcırtı ve gürültüyle olduğu yerde donup kaldı. Birisi onu belinden kavrayıp, üzerine kapaklandı.

-Korkma Petek, deprem oluyor. Ben yanındayım, geçecek. Bahadırın tok sesi beyninin içinde yankılandı. Kulağının içine, geçecek, korkma, ben yanındayım deyip duruyordu.

Devam edecek…

Diğer bölümleri okumak için aşağıdaki linklere tıklayın.

BEYAZ ODA – Sürekli Hikaye Bölüm 7. 

SALGIN – Sürekli Hikaye Bölüm 5.

SÜRPRİZ– Sürekli Hikaye Bölüm 4.

KIZLAR GECESİ – Sürekli Hikaye Bölüm 3.

BEKLENTİ – Sürekli Hikaye Bölüm 2.

MELANKOLİ – Sürekli Hikaye Bölüm 1.

Bu bölüm için seçtiğim şarkı

 

Fasulye Doktoru

İletişim

Yazar: fasulyedoktorum@gmail.com

Editör: editor@objedergi.com

 

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu